AYLARDAN AĞUSTOS…
Gündem, 30 Ağustos 2024 13:32
Aylardan ağustos, günlerden cuma,
Gün doğmadan evvel, iklim- i Rum’a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma…
Yeni bir şevk ile gürledi gökler:
Ya Allah, Bismillah, Allahuekber!
N. Yıldırım Gençosmanoğlu
Ağustos ayı, tarihin akışını değiştiren Türklerin, muhteşem zaferlerini kazandığı mübarek bir aydır. Türk kardeşlerimiz, bu aya “Zafer Ayı” adını vermektedir. Anadolu kapılarını Türklere, ardına kadar açan, elli bin kişilik orduyla, yüz elli bin kişilik Bizans ordusunu darmadağın eden Türkmen Başbuğu Alpaslan da, ümitleri kırılmış bir milleti diriltip Yunan işgalcilerini İzmir’de denize döken Türk’ün son Başbuğu Mustafa Kemal Atatürk de büyük zaferlerini Ağustos ayında kazanmışlardır…
26 Ağustos 1071’de beyaz bir ata binip, beyaz libaslar giyinen ve ordusuna yaptığı son konuşmada, elbisesinin “kefen” olduğunu söyleyen, yani “kefenini” giyinerek cenk meydanına çıkan Sultan Alpaslan da, 26 Ağustos 1922’de, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini vererek, Büyük Taarruz’u başlatan Atatürk de, tarihin baş eğdiği kahramanlardır! Dört yıl önce bir Ağustos ayında hazırlıklarını tamamlayıp “Demir Yumruğu” kaldırarak, işgalci Ermeni’nin başına indiren Ali Başkomutan İlham Aliyev ise Türk milletinin zafer kazanan son sergerdesidir! Tarih, 21. asırda da Türklerin kahramanlıklarını yazmaya devam edecektir. Yukarıda dile getirdiğimiz, Ağustos ayındaki bu büyük zaferlerden dolayı kardeş Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, her yıl “30 Ağustos” Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.
I. Dünya savaşı sonunda dağılan ve toprakları işgale uğrayan Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti, bu günlere kolay gelmemiştir. “Vatan bir bütündür, parçalanamaz!” şiarıyla tarihin sahnesine çıkan Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, yedi düvele karşı yürütülen Millî Mücadele süreci, 19 Mayıs 1919’da başlamış, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz neticesinde, 9 Eylül 1922’de, düşmanın İzmir’de denize dökülmesiyle son bulmuştur. Bu sebeple 1935 yılından bu yana “30 Ağustos” günü Türk kardeşlerimizin Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır. Elbette I. Dünya savaşından mağlup olarak çıkan ve yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun işgale uğramış toprakları üzerinde, yeni bir devletin kurulması, kahraman Türk milleti için hiç de kolay olmadı. Dünyanın gözbebeği olan bir coğrafyada bulunun ve jeopolitik konumu nedeniyle düşmanların hedefinde olan Türkiye, bugün de büyük bir mücadelenin içindedir. Geçtiğimiz yıl, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılı, görkemli törenlerle kutlandı. Bu, yüz yıllık süreç, Türkiye’nin kendine gelmesi, yeni dünya düzenine uyum sağlaması ve yeniden dünyaya yön veren bir güce ulaşması için toparlanma süreci olarak değerlendirildi. Bu yüz yıllık süreçte, ciddi kalkınma hamlelerini gerçekleştiren ve bölgesel bir güç olan Türkiye artık Avrasya coğrafyasında ve Ortadoğu’da söz sahibi bir devlete dönüşmüştür. Türkiye aynı zamanda dünyanın yeni süper gücü olma yolunda da hızla ilerlemektedir.
Türkiye son yirmi yılda Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan liderliğinde yeni bir diriliş hamlesi gerçekleştirdi. Bulunduğu hassas coğrafyanın dengelerinin sürekli değişmesi nedeniyle savunma sanayisinde adeta bir devrim gerçekleştiren Türkiye, Avrupa’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar dünyanın her yerinde gücünü ve nüfuzunu olağanüstü şekilde artırdı. Artık Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Karadeniz ve Akdeniz’de hiçbir bölgesel sorunun, Türkiye’nin onayı ve iştiraki olmadan çözülmesi mümkün değildir.
Bundan dört yıl önce kahraman Azerbaycan ordusunun muhteşem bir zaferle, düşmanı eze eze sona erdirdiği “44 günlük Vatan Muharebesi”nde, kardeş Türkiye ile çok yönlü ilişkilerimizin nasıl bir rol oynadığını, Azerbaycan ordusunun kullandığı ve teknolojik yönden üstün Türk silahlarının düşmanı nasıl perişan ettiğini, Azerbaycan Türkleri kıyamete kadar unutmayacaklardır. Türkiye’nin gücü, bu savaşta bizim gücümüze dönüşmüştür.
II. Karabağ Savaşındaki iş birliği ve dayanışmamız, Azerbaycan Türkiye kardeşliğinin, tarihte eşine rastlanmayan bir numunesidir. Bunlar henüz başlangıçtır ve Türkiye ile Azerbaycan’ı ilerde daha büyük zaferler beklemektedir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti, bütün Türk dünyasının, bütün İslam aleminin ve dünyadaki nice mazlum halkın ümit kapısına dönmüş durumdadır.
Türkiye’nin son yüz yılda ekonomik, siyasi ve askeri alanda kazandığı muhteşem zaferlerin temelinde, adaletli bir sistemin inşası ve demokrasi ilkelerine sadakatle bağlılık yatmaktadır. Türk milleti ezelden beri “adalet” ve “merhamet” sahibidir. Tarih boyunca adaletin kılıcı olan Türkler, zalime boyun eğdirmiş, mazluma sığınak olmuştur. Zalimlere karşı “Yavuz”, mazlumlara karşı “Yunus” gibi görünen Türk milleti, tarih boyunca kurduğu büyük imparatorluklarla, zulme uğrayan halkların da koruyucusu, hamisi olmuştur.
Türkiye bugün de her bir Türk’ün öz vatanıdır. Nerede yaşarsa yaşasın, her bir Türk’ün başarısı, büyük Türk milletinin başarısı olarak kabul edilmektedir ve Türkiye, bütün Türklerin birleştiği bir merkez haline gelmektedir. Bu sebeple ben, 2015 yılında Gaziantep şehrine kalabalık bir temsilci heyetiyle davet edilişimi ve orada yaşadıklarımı asla unutmadım, unutamıyorum…
Gaziantep’in Şahinbey belediyesi encümeninin kararıyla benim adımın verildiği “İBAD HÜSEYNLİ PARKI’nın görkemli açılış töreni, Zafer Bayramı’na denk getirilmiş, 30 Ağustos 2015 tarihinde gerçekleşmişti. O gün Türk kardeşlerimin Zafer Bayramı’na ihtiramını, yaşadıkları coşkuyu ve bana gösterdikleri ilgiyi, sevgiyi söz ile ifade etmekte şimdi de güçlük çekiyorum. İki yıl önce, ikinci kez Gaziantep’e gittiğimde, gördüğüm manzara ve fantastik değişikliklerden ve şehre katılan güzelliklerden dolayı da büyük bir şaşkınlığa kapılmıştım. Trük şehirlerinin kısa sürede böyle muhteşem ilerleyişi, bütün Türklerin gurur kaynağıdır. Gaziantep şehri, Şahinbey belediyesi, Türkiye’nin diğer şehirlerinde “Azerbaycan Millî Kahramanı” olarak benim adımın verileceği sokakların ve parkların da temelini atmış ve Türkiye’de bu geleneği başlatan şehir olmuştu. Ben adımın verildiği parkların, sokakların açılış törenlerinde, Kırşehir’de, Ankara’da ve Türkiye’nin her bir yerinde aynı sıcaklığı, dostluğu, kardeşliği, yakınlığı hissettim, yaşadım.
“30 Ağustos” aynı zamanda Türkiye’de “Silahlı Kuvvetler Günü” olarak da kutlanmaktadır. Türkiye’nin bulunduğu çetin coğrafyada hem ülkenin hem de bölgenin istikrarının garantörü olan Türk ordusu dünyanın en güçlü ordularından biridir. Kahraman Türk ordusunun, Büyük Hun İmparatorluğu’ndan bu yana devam eden güçlü bir geleneği ve 2400 yıllık şanlı, zaferlerle dolu, bir geçmişi varr. Bu ordu, şerefine marşlar yazılan, özel günlerde ve bayramlardaki resmigeçitlerde boy gösteren sıradan bir ordu değildir. Asırlardan beri cenk meydanlarını toy meydanlarına çeviren Türk ordusu, er meydanlarında vatan uğruna can vererek pişmiş; Yemen’de yanmış, Sarıkamış’ta donmuş ama bütün dünyayla hesaplaşmış; her geçen gün modernleşen, gücüne güç katan, ölümlerle eğlenen kahramanların yer aldığı “muzaffer” bir ordudur. Türklerin çocuklarının ellerine kına yakarak askere göndermeleri ve askerlik ocağına “Peygamber ocağı” demeleri de tesadüf değildir. Türk ordusunun böylesine kahraman ve mücadeleden yılmayan bir ordu haline getiren ise Türk milletinin genlerinde var olan savaşma kabiliyeti, cesaret ve dövüş ruhudur. Bu ruhu savaş meydanlarında, Çanakkale’de, Sakarya’da defalarca gören Atatürk’ün: “Bir Türk dünyaya bedeldir”, demesi de boşuna değildir. Ben de yıllarca savaş meydanlarında can alıp can veren bir “asker” olarak, cesareti bu ruhtan aldığımı düşünüyorum ve kendimi bu şerefli ordunun bir mensubu hissediyorum.
“30 Ağustos Zafer Bayramı” sadece Türkiye’nin değil, kendini Türk hisseden ve Türk olmasıyla övünen her bir insanın da bayramıdır.
BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
İBAD HÜSEYNLİ
Azerbaycan’ın Millî Kahramanı
Gündem, 30 Ağustos 2024 13:32
Yorumlar (0)