Sevgili okurlarım…
Hiç merak etmeyin! Size sıkıcı, okunmaz bir yazı ile hitap etmeyeceğim. Aksine bir sinema filmi tadında yazılarımı her hafta cuma günü buradan yani Elâzığ’ın en gerçekçi haberlerini veren www.sondakikaelazig.com dan okuyabileceksiniz. Emeği geçenlere teşekkürler.
Gelelim ilk muhabbetimize; bu hafta sizlere sinemacı olmam hesabı ile inanınki mecburen yaşamak zorunda kaldığım İstanbuldan bir hikâye anlatacağım.
Sevgili Son Dakika Elâzığ gazetesi sahibi Onur Şahin’in bizi yoğun iş ve İstanbul alemimizde araması ve bu gazete köşesini size ayırdık hocam demesi üzerine birkaç dakikada olsa durup hatta dünyadan daha hızlı dönen İstanbul’da durdurup şöyle bir aynaya baktım. Evet lavabodayım. Yüzüme İstanbul’un içilemez kirlilikte bir avuç suyu boca edip bir daha kendime baktım. Düşündüm. Biz bu şehirde ne yapıyoruz. Ömür dediğin birkaç gün ve biz bu ömrü nasılda böyle zamana yem ediyoruz?
Sevgili Onur başkan ise o kadar işi gücü arasında ve Elâzığ’da Harput’a çıkıp bir Türk kahvesi keyfine her akşam ailesine zaman ayırıp Harput köfte yemesine hayranlık birazda kıskançlık duydum.
Neyse fazla trajik olmasın bilirsiniz ben Abdülhamid han dizi filminden sonra komedi filmleri yazmayı daha bir sevdim. Zaten fazla uzun tutamadım bu düşünce aleminde kalmayı. Lavabonun kapısını çalan bir asistan ‘Hocaaam haydi sizi bekliyoruz’ dediğinde İstanbulu harekete geçirip benimde içinde başım dönene kadar savrulmam gerektiğini anladım.
Şimdi daha iyi anlıyorum… Elazığ’a bomba düşüp şehitler verdiğimizde ve deprem olup evlerin yıkıldığını duyduğumuzda neden bizimde burada dünyamızın yıkıldığını.
Sebep şu, biz İstanbuldan Elâzığ’ı sakin ve kadim bir şehri i El Aziz biliriz ve o topraklarda ne zaman hızlanma olsa sanki babaannemize saldırmışlar gibi biliriz çok zorumuza gider.
Allah cc. Anadolu’muzun hiçbir yerine zeval vermesin zira biz bütün günahların bedelini İstanbul’da ödüyoruz.
Selamlar güzel şehir ve o güzel şehrin insanları… Haftaya Cuma unutmayın görüşelim.
Senaristtalat / Talat Özpolat