ALTIN
 
DOLAR
 
STERLİN
EURO
 

2024 yılımız, sevinçlerle, güzelliklerle dolu geçer inşallah!

 

02 Ocak 2024 11:34
2024 yılımız, sevinçlerle, güzelliklerle dolu geçer inşallah!

2024 yılımız, sevinçlerle, güzelliklerle dolu geçer inşallah! 

Ve, Busabah Yazımız…

EVLAT BU NASIL SEYİPLERSİN
Beydağı’nın yamacında minaresi çok güzel,
ufak bir cami.
Yatsı ezanı yeni bitmiş.
Hoca efendi önündeki rahleye iki kolunu dayamış, dizleri üzerinde biraz yükselmiş bağıra bağıra konuşuyor.
Cemaat on beş kişi.
Ama hoca efendi yüzlerce kişi varmış gibi çok canlı konuşuyor.
-Adam diyor ki, ‘Evlatlıktan reddedeceğim!’ Nasıl reddedeceksin? Öyle kolay mı?
Bizim bir merkep vardı, yaşlanmıştı. Babam dedi ki bunu seyipleyin. Biz de uzaklara götürüp bıraktık. Bir gün sonra baktık, komşulardan bir gelmiş, bize bağırıp çağırıyor.
-Eşeğinize niye sahip olmuyorsunuz, kavakları hep kemirmiş.
Seyiplemiştik desek daha kötü olacak. ‘Getirip de bizim bahçenin orada mı bıraktınız’ diyecek.
Merkebi getirdik.

Ölene dek bizim evde kaldı.
Sen bir eşeği seyipleyemiyorsun, oğlunu kızını nasıl seyipleyeceksin? Evlat bu, ortaya atılır mı?
Geçen, birisinin oğluyla araları çok kötü, evlerine gittim yumuşatmak istedim anayı babayı.
-Yok hoca bu senin yapacağın iş değil. Mesele çok büyük diyorlar.
Oğlan şoförmüş. Ben de ellerimi açıp başladım,
-Allah’ım, inşallah bir uçurumdan uçar, parçalanır. Allah’ım, inşallah bir kamyonla çarpışır eve ölüsü gelir. İnşallah arabasıyla yanar.
Bakıyorum ne ana, ne baba ‘amin’ diyor.
-Bak hiç sesiniz çıkmadı, amin diyemediniz dedim.
İkisini de alıp gittim çocukların yanına. Barıştırdım onları.
Allah kimseyi evladıyla sınamasın!
Onun kalbi boştu sen doldurdun, onun kafası boştu sen doldurdun. Öğretmen olsun dedin, adam olsun demedin. İçki içen, uyuşturucu kullanan öğretmen yok mu?
Ben şunu derim: En kötü evlada bile kırk gün ‘oğlum’ deseniz, herkeste telefon var şimdi; açıp, ‘Oğlum nasılsın?’ derseniz.

Ama oğlumdan sonra bağırıp çağırmayın, sen şusun, busun demeyin. Göreceksiniz yüreği nasıl yumuşayacak.
Ama kırk gün devam edeceksiniz, ara vermeyeceksiniz.
Kırk gün kendisine oğlum dendiğinde yüreği yumuşamayacak evlat olmaz…
Hoca Efendi yürekten konuşuyor, çok da doğru konuşuyor.
Bu sırada gelenlerle cemaatin sayısı yirmi beşi buluyor.
Yatsı ve teravih namazına geçiliyor.

KIZIK EYMİR
Geçtiğimiz günlerde, Malatya merkeze 80 km. uzaklıktaki Arguvan Alhasuşağı mahallesine keşfe gitmiştik.
Yıllardır, böyle keşiflere, böyle duruşmalara eşimle birlikte gider, ‘işi’ ikinci aşamada geziye dönüştürürüz.
Keşif güzel geçti.
Genç hakim hanım, işini çok tecrübeliymiş gibi yerine getirdi.
Keşif bitti, tanıklar, teknik bilirkişiler, mahalli bilirkişiler, taraflar, taraf vekilleri, keşif heyeti, jandarma... herkes kendi yoluna gitti.
Bizim yolumuz da, çevreyi gezmek, gördüğümüz insanlarla ayak üstü sohbet etmek, bir farklı yapı, ağaç, doğa durumu, hayvan görürsek incelemek, fotoğrafını çekmek yoluydu...
Kızık (Köyüne) Mahallesine geldik, Balıklı Parkıyla, Kültür ve Cem Eviyle, yeni yapılmış çok amaçlı binasıyla, farklı mezarlarıyla gelişmiş, güzel bir köydü.
Kızık Kutsal Balıklı Parkta oturduk, çıkınımızı açtık, Allah ne verdiyse yiyip, termosta orada demlediğimiz çayımızı içip, yolumuza devam ettik.
VE GELDİK EYMİR’E
Eymir de çok sevimli bir köydü.
Kızık gibi ortasından geçen asfalt yolun iki yanında, yol boyu yerleşim şeklinde yayılmış evleriyle temiz, zevkli, bakımlı bir köydü.
Görkemli binasıyla Eymir Köyü Kültür ve Cem Evi dikkatimizi çekti. Cem Evinin bahçe kapısından girdik, inceleme yapıyor, fotoğraf çekiyorken ‘Selahattin Bey!’ diyerek Ersoy Eren içeriden çıktı. Beni görmüş. Olağan davranışlarla bana doğru yürüyerek yaklaşırken benim biraz geri çekilmemle durdu.

Kucaklaşmak istiyordu.

Ben de öyle istiyordum ama, zaman o zaman değildi.

Tokalaşamadık bile.

Maskemiz yüzümüzde hal hatır ettik. Siyaset konuştuk.
Ersoy Eren çok başarılı bir sivil toplumcudur, toplum gönüllüsüdür. Yıllarca Eymir Köy Derneği başkanlığı yaptı. Arguvan Vakfı kurucularından. Arguvan Haber’in kurucusu. 2004 tarihli o çok güzel Cem Evinin yapımına da yine önderlik etmiş.
Fotoğrafımızı çekti.

Ağırlamak istediğini söyledi.
Şimdi ağırlanmanın da zamanı değildi elbette.

Vedalaştık, yola revan olduk.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.