Kadın olmak muhteşem bir duygudur. Buna rağmen kadınların yaşadığı zorluklar göz
önüne alınınca bu muazzamlık arka planda kalıyor. Kadın olarak yaşanılan zorlukları bu
yazıda ele alacağım.
Gerek aile hayatında, gerekse toplumsal ve sosyal hayatta yaşanılan zorluklar,
ötekileştirilmeler, bazen içinden çıkılmaz bir hale gelip, bu kadarı da olmaz diyip
şaşırtabiliyor. Bunun temel sebebi haka Ataerkil bir toplumda yaşıyor olmamızdır.
Gelelim kadınların yaşadığı zorlukları anlatmaya. Bu konu roman olur fakat en kısa
şekilde anlatmaya çalışacağım. Kadınların eşlerinden, ailelerinden, sokakta
tanımadıkları herhangi bir psikopattan şiddet gördüklerini söylememe gerek yok,
fazlasıyla aşikar bir durum.
Dünyada her 3 kadından biri hayatında en az bir kere şiddete maruz kalıyor.
Türkiye genelinde ise kadınları hemen hemen yarısı şiddete maruz kalıyor.
Kafın cinayetlerini durduracağız platformunun verilerine göre 2021 de en az 280 kadın
cinayeti işlendi. 217 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 2023 yıllık veri raporuna göre
315 kadın öldürüldü. 248 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. 2024 yılı başından itibaren
71 kadın cinayeti işlendi. 27 şubatta ise bir günde bilinen en yüksek sayıda kadın cinayeti
işlendi. Bu rekor olarak kayıtlara geçmiştir. Ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek adına
farklı alanlarda rekor kırmamız gerekirken kadın cinayetinde kırdığımız rekor hem bir ironi
olarak karşımıza çıkıyor, hem de ülkemizdeki erkeklerim eğitimsizliklerini gözler önüne
seriyor. UNOP raporuna göre erkeklerin eşlerini, sevgililerini kısaca partnerlerini
dövmesinin normal olduğuna inanma oranı %75’ten fazladır. Aynı zamanda ülkemizde
şiddetin en çok yaşandığı bölgeler Doğu ve İç Anadolu bölgeleridir. Kadınların şiddet
konusunda yaşadıkları zorlukları dilimizin yettiğince kısaca özetlediysek, işin diğer can
sıkıcı konusu olan iş hayatında yaşadıkları zorlukları ele almaya gelebiliriz.
İlk olarak iş mülakatlarında yaşanılan sorunlardan bahsedelim. İş görüşmelerinde,
işverenler, kadınların tahsil seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, görüşme sürecinde
“Evli veya bekar olup olmadıklarını, çocuk sahibi olup olmadıklarını, çocuk sahibi
değillerse yakın zamanda böyle bir planları olup olmadığını” soruyolar. Yeni evlenen ya
da hamilelik sürecindeki adaylar iş görüşmesinden istisnalar olsa da direkt olarak
eleniyorlar. Bu durumun altında yatan sebep doğum izni dolayısıyla işlerin aksayacağını
düşünüp, yeni eklenecek olan annelik sıfatıyla iş hayatındaki rollerini dengede yürütüp
yürütemeyecekleri endişesi yatıyor.
Bunların yanı sıra toplumumuzda çok eski zamanlardan süregelen bir anlayış var.
Erkeğin evi geçindiren, kadının ise evin işlerini çekip çeviren konumda olmaları. Bu
düşünce, günümüzde de hala devam etmektedir ki, eğitim düzeyleri ne kadar yüksek
olursa olsun kadınlar, erkeklerden daha düşük düzeyde maaş almaktadırlar.Kadınlar iş dünyasında her zaman geri planda görülüp, hatta çoğu zaman sadece kadın
olduğu için çay ve kahve servisi, temizlik, karşılama işlerini kadınların yapmaları
beklenmektedir. Bazı işyerleri kadınların kendilerine uygun olacak şekilde kılık kıyafet
düzenlemeleriyle, işverenlerin belirlediği şekilde giyinmelerini istemektedir. Bunların
yanı sıra kadınları kadın yapan en önemli durum olan aylık döngülerini, yani regl
görmelerini bir dezavantaj olarak görüp, profesyonellikten uzak olup durumlara duygusal
yaklaşacakları düşüncesiyle, önemli görevler ve yüksek konumlar erkeklere
verilmektedir.