Her seçim dönemi aynı manzara…
Sözler büyük, vaatler süslü, ama sonuç hep aynı.
Oda başkanları seçimden sonra halktan uzaklaşıyor, koltuklara gömülüyor.
Oysa o koltuk, siyasetin değil, esnafın ve halkın hizmet yeri olmalı.
Her seçim öncesi aynı cümleler, aynı sözler…
Ama halk artık yoruldu.
Oda başkanları protokol masalarında, fotoğraf karelerinde değil; halkın, esnafın, üreticinin, çiftçinin yanında olsun istiyor.
Birçok başkan, seçildikten sonra halktan uzaklaşıyor.
Siyasete yakınlaşıyor, belli bir grubun çıkarını koruyor, kendi çevresini güçlendiriyor.
Ama o koltuk kimsenin özel mülkü değil.
O koltuk üye aidatlarıyla, esnafın alın teriyle var.
Halk artık açık konuşuyor:
“Biz parti başkanı değil, halkın başkanını istiyoruz!”
“Her saça tarak vuran değil, hakkı söyleyen, dik duran bir başkan istiyoruz!”
Halk artık süslü sözleri değil, sahada çalışan, üyenin derdine ortak olan başkanlar istiyor.
Koltuklar partililere değil, millete hizmet edenlere emanet edilmeli!
Bir başkan, makamında oturmakla değil, sokağın tozunu yutmakla ölçülür.
Küçük esnaf batarken, üretici geçinemiyorken, odalar sessiz kalamaz.
Gerçek lider, sorun karşısında susmaz; çözüm arar, elini taşın altına koyar.
Fotoğraf çektirip alkış toplamak kolay…
Zor olan, halkın gözüne dürüstçe bakabilmektir.
Bugün halkın tek isteği belli:
Oda başkanları siyasetten değil, halktan yana olsun.
Koltuk sahipleri değişebilir, ama halkın hafızası asla unutmaz.
Siyasete yakın olan değil, esnafın yanında duran bir başkan görmek istiyor.
Her seçim öncesi verilen sözler, toplantı salonlarında yapılan süslü konuşmalar esnafın karnını doyurmuyor.
Elektrik faturası, kira, vergi derken dükkanın kapısına kilit vurma noktasına gelen esnaf artık “beni anlayan biri olsun” diyor.
Dükkânlarını kapatan esnafın feryadı...
KAPILAR KAPANDI, UMUTLAR RAFTA KALDI!
Bir zamanlar sabahın ilk ışığında kepenk açan esnafın sesi artık sokaklarda yankılanmıyor.
Caddeler sessiz, vitrinler karanlık…
Çünkü birer birer kapanıyor o küçük dükkânlar.
Yıllarca vergisini ödeyen, yanında eleman çalıştıran, şehrin ekonomisini ayakta tutan esnaf, bugün “dayanamıyoruz” diyor.
Artan maliyetler, yüksek kiralar, düşen alım gücü derken, umut da, kazanç da tükendi.
Bir esnafın sözleri aslında her şeyi özetliyor:
“Ne elektrik parasını çıkarabiliyorum ne mal alabiliyorum. Çalışmak değil, yaşamak bile lüks oldu.”
Bir diğeri ise çaresizliğini şöyle anlatıyor:
Dükkânı kapattım ama borcu kapatamadım. Artık kepenk değil, yüreğimiz kapandı.”
Küçük esnaf bu şehrin kalbiydi.
O kalp artık yavaşlıyor.
Destek yerine sessizlik, çözüm yerine vaat duyan esnafın tek dileği var:
“Bizi kimse hatırlamıyor, ama biz bu ülkenin gerçek emekçileriyiz.”
Bu söz, aslında yorgun esnafın yüreğinden kopup geliyor.
Haber Dilek Kiraz


Mustafa Kılınç’tan Üç Aylar Dolayısıyla Birlik ve Beraberlik Çağrısı
AK Parti Malatya Milletvekili Ölmeztoprak’tan Üç Aylar Mesajı: “Manevi İklimi Hayatımıza Taşımalıyız”
Genç Yetenek Battalgazi Belediyespor’dan Millî Takıma Seçildi
“İyilik Elçisi” Projesi, Gençleri Yardımlaşma ve Tarih Bilinciyle Buluşturuyor







